Yalova Üniversitesi Psikoloji Bölümü Başkan V. Dr.Öğr.Üyesi Sinem Baltacı, bir buçuk yıllık uzaktan eğitim dönemi sonrasında yüz yüze eğitim ve öğretim faaliyetlerine başlayan üniversite öğrencilerine, bu sürece adapte olmalarına katkı sağlayacak açıklamalarda bulundu.
Yükseköğretim Kurulu’nun aldığı kararla eğitim ve öğretim faaliyetleri, 2021-2022 Eğitim ve Öğretim Yılı Güz Yarıyılı itibarıyla yüz yüze sürdürülmeye başladı. 8 milyonun üzerindeki yükseköğretim öğrencisinin salgın öncesinde olduğu gibi kampüslere dönerek yüz yüze eğitime başlaması, öğrencilerin salgın döneminden önceki düzen ve disiplini yeniden tesis etme ve salgının yol açtığı ruh hali sebebiyle nasıl bir tavır geliştirecekleri yönündeki soruları da beraberinde getirdi.
Öğrencilerin bu süreci daha iyi yönetebilmeleri için önemli açıklamalarda bulunan Yalova Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Psikoloji Bölümü Başkan V. Dr.Öğr.Üyesi Sinem Baltacı, üniversiteye başlama sürecinin, beraberinde getirdiği çevresel, kültürel ve sosyal değişimler sebebiyle zorlu bir dönem olduğunu, salgın şartlarında ise bu sürecin çok faktörlü bir duruma dönüştüğünü söyledi. Yeni kazanan öğrenciler ile halihazırda üniversite öğrencisi olmuş ancak eğitimine salgın sebebiyle uzaktan devam etmiş öğrencilerin deneyimlerinin farklı olacağını belirten Baltacı, “Yeni kazanan öğrenciler için aslında bu dönem onların hayatlarında salgın gerçekliği içinde yaşanacak, üniversiteyi kendilerine özgü olarak bu gerçeklikte deneyimleyecekler. Bu dönemde görülebilen kaygı verici konular olarak eğitim, sağlık, gelecek, sosyalleşme, zamanı değerlendirme, iş bulma ve ekonomik meseleler, salgın ile birlikte başka bir biçimde de olsa yaşanmaya devam edecek gibi görünüyor” dedi.
Salgının herkeste olumsuz psikolojik sorunlar yaratacağı düşüncesinin doğru olmadığını belirten Baltacı sözlerini şöyle sürdürdü: “Gündelik yaşam olayları da kişinin psikolojik durumunda salgının yaratacağı düzeyde bir etki bırakabilir. Dolayısıyla bir konuyu travmatik yapan olayın büyüklüğünden ziyade kişide bıraktığı etkidir. Burada kişisel faktörler devreye girmektedir, her insanın uyum sağlama, kendini koruma ve psikolojik sağlamlık durumu ve motivasyonu kendine özgüdür. Kişiler zorlandığı bir durum karşısında ya adapte olmanın yollarını arayacak ve o izleri keşfedecek ya da sürece uyum sağlamakta zorlanarak birtakım sıkıntılar yaşayacaktır. Tüm bu sorun alanlarının kaygı vericiliği bulunsa da gelişim için bir fırsat olarak şekillenmesi her zaman için mümkündür.”
YENİDEN ANLAMLAR İNŞA ETMELİYİZ
Üniversite sürecinde salgın sebebiyle uzaktan eğitim alan öğrenciler için ise durumun ‘Bildikleri düzenin bozulması ve yeniden eskiye dönüş’ diye adlandırılabileceğini ifade eden Baltacı, bu husustaki görüşlerini; “Bu sadece üniversiteli için değil, tüm insanların da başından geçen bir durum oldu. Önceden bildiğimizi bilmez olduk, düzen dediğimiz tüm yaşantımız, oldukça bilmediğimiz bir biçimde ve çok hızlı şekilde değişti. Bu durumda, eski düzenimize şimdi ve aynı biçimde dönmek çok zor. Çünkü bu yaşanılanlar bizi bir başka şekle evirdi. Bu süreçte, yaşanılan tüm alışkanlıklar ve rutinler yeni bir şekil alıyor ve almaya devam edecek. Burada, koruyucu olacak temel nokta, rutin oluşturacak bir düzenin içinde anlam bulabilmemiz, belki yeniden anlamlar inşa etmemizdir. Kişinin temel bakım verene bağlanma ihtiyacı gibi, hayat içinde de ‘anlamlara’ bağlanması oldukça önemlidir. Bir futbol takımını sevmek, bir spora gönül vermek, bir enstrümanla ilgilenmek, bir tınıya, bir dansa, bir sohbete, maneviyata, içsel yolcuğa duyulan ilgi, insanın yaşam ile bağını güçlü tutan unsurlardandır. İşte tam burada hem kurumsal hem kişisel düzeyde koruyucu faktörler oluşturabilme konusu devreye girmektedir” şeklinde açıkladı.
HEM KURUMSAL HEM DE KİŞİSEL KORUYUCU FAKTÖRLER
Hem kurumsal hem de kişisel olarak koruyucu faktörler oluşturabilme konusuna dikkat çeken ve kişinin bir düzen kurması için düzenli bir sistemin kendisine sunulmasının önem arz ettiğini belirten Baltacı, “Bir spor faaliyetinin, bir açık bir kapalı olması, kişinin belirsiz bir zaman diliminde yine kapanabilir olacağını düşünmesi sebebiyle, o alana yatırımını tam yapmaması ile sonuçlanıyor. Kişi, zaten bu durum şu noktada bitecek dediği anda çoktan kendi içinde onu bitirmiş oluyor. Bu bağlamda kurumların, merkezlerin, sistematik şekilde düzenli, değişmez ve sabitlik sağlayan bir konumda olması önem arz ediyor. Salgın sürecinin ardından bu konuya özen göstermek gerekiyor. Yalnızca bu sabitlik içinde kişi kendi motivasyonu ve içsesi ile bu durumun zorlukları ile baş etmeye çalışabilir. Dışarısının sabitlenmediği bir durumda, içeriden bunu kurmak oldukça güçleşiyor” diyerek açıklamalarını sürdürdü.
Kurumların dışında, kişinin kendi rutinini de benzer şekilde kurması gerektiğini belirten Baltacı, “Bu noktada kişilere tavsiye vermek yerine kendilerinde bu durumla ilgili sorgu başlatmayı önemli buluyorum. Öğrencilere bu bağlamda şunları soralım: Salgın sonrasında bir rutin ya da anlamlı bir durum oluşturamıyorsanız, bunun sebebi ne olabilir? Engelleyici durumlar varsa nelerdir? Neler değişti ve geriye döndürülemez oldu? Ya da neler değişmedi? Sevdiğiniz, ilgi duyduğunuz bir şeyi tanımlayabilir misiniz? Yeni durumun hangi özelliği size iyi geldi? Şimdi neler olabilir, ya da neler olmasını istiyorsunuz? İşte bir üniversiteden ve üniversiteliden söz ediyorsak, öğrencilerimizi buradan başlayan bir sorgu ve keşif yolculuğuna davet edebiliriz” diye konuştu.
AKADEMİSYENLERE DÜŞEN GÖREVLER
Öğrencilerin ilişkili olduğu birimlerle bağlar kurabilmesinde, mesleki ve kişisel gelişimlerinde akademisyenlerin etkili aracılar olduğunu belirten Baltacı, rutini, düzeni ve sistemli bir sabitliği sağlamanın, kişinin içsel meselelerini yansıtması ve çözmesindeki en temel duruş olduğunu söyledi. Dr. Öğr. Üyesi Baltacı, “Akademisyenlerimiz derslerin başlangıcında öğrencilerine dersin amaçlarını, hedeflerini, salgın şartlarında nelerin olabileceğini ve nasıl çözülebileceğini konuşmaya açabilir. Onlarla birlikte belirli bir düzen oluşturmaya özen göstermek önemlidir. Elbette, zorluklarla ve farklı durumlarla karşılaşılacaktır. Her durumda olduğu gibi, yeni bir sorun kaygı yaratıcı olabilir, ancak durumu yönetebileceğimize ve uygun çözümler bulabileceğimize olan inancımızı koruyabildiğimizde çözüm de beraberinde gelecektir. Akademisyen/öğretim elemanı, kendi motivasyonunu bulduğu/bildiği ölçüde durum öğrencilere de olumlu yansıyacaktır” diyerek sözlerini tamamladı.